Muhsin Şener Rotating Header Image

Okullar şiddete emanet

kullardaki şiddet olayları gün geçtikçe tırmanıyor. Yönetimler ise konuyu değerlendirirken, ‘Öğrencilerden korkar hale geldiklerini’ söylemeye başlamış halde; yani etkin olma güçleri yok

 

Son birkaç ay içinde okullarda şiddet hızla tırmandı. En az 100 okulda bıçaklama ile sonuçlanan olaylar olduğunu okuduk gazetelerde. Salt 2005-2006 öğretim yılına özgü bir artış değildir bu. Eski yıllarda da baharla birlikte böyle şiddet olaylarıyla karşılaşılırdı. Ne ki o olayların karakteri farklıydı ve sayıları da bu kadar çok değildi.
Bu öğretim yılında oluşan bu sayı artışı gerçekten hem eğitim açısından hem de toplumsal açıdan çok dikkat çekici. Çünkü olaylarda, öldürücü karakteri olan bıçak kullanılıyor. Ayrıca, kesici ve yaralayıcı ve giderek de öldürücü özelliği bulunan bu aracın çocuklar arasındaki olaylarda hemen ortaya çıkması ve kullanılması dikkati daha da öne çıkardı.
Eski yıllarda da öğrenciler arasında oluşan olaylarda bıçak kullanıldığına tanık olunurdu. Ancak böyle olayların sayısı çok az olur, okul yönetimleri yeterli önlemleri hemen alırlar ve uygulamaya koyarlardı. Böylece olayların yinelenmesinin önüne geçmek mümkün olabiliyordu. Şimdi, azalacağına olaylar çoğalıyor ve yaygınlaşıyor.
Okul yönetimleri, konuya ilişkin değerlendirmelerinde öğrencilerden korktuklarını söylemeye başlamışlardır. Demek ki yöneticiler, bu olaylarda etkin önlemleri alamıyorlar. Ya da böyle önlemleri alabilecek güçleri yok.

Bir örnek
Ankara merkezindeki ilköğretim okullarından birinde meydana gelen ve etkin önlemler alınamadığı için de süregiden bir olaydan örnek vermek istiyorum. Bu örnekte, okulun da kişilerin de adlarını vermeyeceğim. Nedenini ise sonra açıklayacağım:
Olay, bir değil, birçok kez ve birinci devrenin ilk üç sınıflarından birinde geçiyor. Yaramaz yaradılışlı, çocuk psikolojisinde hiperaktif tanımlamasına uyan birkaç çocuk aynı sınıfa düşüyorlar. Velileri durumlarıyla yeteri kadar ilgilenmiyor ya da ilgilenemiyorlar.
Çocuklar, hem ders sırasında hem de boş zamanlarda dershanede ve oyun alanında kendilerinden daha güçsüz çocuklara musallat oluyorlar; onları rahatsız etmek bir yana, kollarını-bacaklarını tekmeleyip yumruklayarak okula gelmelerine mani olabilecek kadar rahatsız ediyorlar. Bu durum birçok kez oluyor. Rahatsız olan çocukların velileri hemen öğretmene gelip şikâyette bulunuyorlar. Öğretmen, sorun olan bu çocukların velilerini birçok kez çağırmasına karşın onları bir türlü okula getirtemiyor. Bunun üzerine okulun rehberlik bürosuyla birlikte girişimde bulunuyor. Ne yazık ki veliler yine gelmiyorlar.
Bu durum da birkaç kez yineleniyor.
Sınıf öğretmeni bu kez, okul müdürüne gidiyor ve yardım istiyor. Özet olarak, öğretmenin esas olduğunu ve onun bu durumdan sorumlu olduğunu belirtiyor. Tabii hiçbir girişim de de bulunmuyor. Bulunmak da istemiyor herhalde. Öğretmen çırpınıyor; “Ben velilerle görüşme imkânını bulamadım; bana idare olarak yardımcı olun!” diyor.
Tabii hiçbir şey yapılmıyor. Müdür, salt bir yığın laf söylüyor… ve o kadar!.. Ve tabii, olaylar yinelenerek sürüyor. Bakalım, ne zaman bir bıçaklanma olayı olacak da okul yönetimi, zorunluluk karşısında harekete geçecek?.. Bekleniyor.
Şimdi, bu olayda, apaçık görünen birkaç nokta var: Sınıf öğretmeni, elinden geleni yapmış. Artık başarılı olamadığını görünce idareden yardım istiyor. İdare ise olayın içine hiçbir biçimde girmek istemiyor. Bunu, sözleri ve tavırlarıyla da gösteriyor.
Böyle bir durumda ne yapılabilir? Öğretmenin yapacağı hiçbir şey olmadığı görünüyor. Ne yapılacaksa idare yapacaktır.

Nedir onlar? 
İdare, öğrenci velisini getirmek üzere yönetim makamlarıyla ilişki kuracak ve ileride oluşması muhtemel olayları önleyecek önlemleri alacaktır/almalıdır.
Bu girişimler sonucunda, arkadaşlarını ileri derecede rahatsız eden çocuğun/çocukların bir psikoloğa gönderilmesi, orada tedavi edilmesi ya da aktivitesi göz önüne alınarak, durumu bir rapora bağlanıp hiperaktif çocukların eğitildiği bir eğitim kurumuna gönderilmesi sağlanacaktır. Bu yolla çocuk, eğitilme olanağını da elinden kaçırmayacaktır.
Bu sayılan önlemler, yönetim önlemleri olup ancak, yönetim kademeleri tarafından alınabilecek önlemlerdir. Sınıf öğretmenlerince alınacak önlemler değildir.
Peki, neden okul müdürü böyle bir yol izlemekten kaçınıyor? Çünkü, bu zor geliyor. Başarılı olamamaktan korkuyor. Yani, özet olarak eğitim yöneticisi olarak yeterli değildir…
İlgililer, bunun ayrımında bile değildirler. Okul müdürü atarken, ‘adamı olanların atanması’ öne çıkarıldığı için, ‘eğitim yöneticiliği’ vasfının ele alınması hiç mümkün olamıyor.
Sonuç olarak bu olayda, suç işlemeye meyyal olan çocuğun, zamanında ele alınarak eğitilmesi mümkün olamadığından, birkaç yıl sonra, iyice gemi azıya alarak okulda arkadaşları arasında terör estirebilmesi; onlara bıçaklayarak zarar vermesi kolaylaşmış oluyor.
Zamanında bu çocuklara kimse “Dur!” demiyor. Okullar bunların rahat hareket edebildikleri bir ortam oluyorlar.
Ne kadar ters bir sonuçtur bu!

Ne yapmalı?
Önce bakanlığın bu konuda alması gereken önlemler var: Bakanlık, yukarıda anlattığımız olaydaki tutumları bakımından okul yöneticilerini şiddetle uyarmalıdır.
Okul yönetimleri, okullarına hâkim değildirler. Çünkü onların ellerinden bu hâkimiyeti sağlayan araçlar alınmıştır. Disiplin yönetmelikleri oldukça zayıflatılmış ve disiplin olaylarının rehberlikle önlenmesi gibi, uygulanması ve sonuçları bakımından yaşamın pratiğine ters düşen bir ortamın oluşmasına yarıyorlar. Bu durum onların ellerini kollarını bağlıyor ve olaylar karşısında ilgisiz kalmalarına gerekçe hazırlıyor.
Bu olumsuzluk, ortadan kaldırılmalıdır. Disiplin yönetmeliği, yapısı gereği, eğitim kurumlarındaki öğrenci olayları için hazırlanmış hukuk metni olduğu için, ‘eğitimle cezanın bağdaşmazlığı’ çizgisinin üzerinde bir uygulamaya zemin hazırlayan bir hukuk metnidir.
Yaşamının çıraklık dönemi olan öğrencilik yıllarında öğrenci, hukukla bu yolla karşılaşacaktır ve karşılaşmalıdır. Bu, çok önemlidir. AB’ye girme girişimlerimizi olumsuz etkilemeyecektir. Bakanlığın okul yöneticilerini seçiminde ve atanmalarında eğitim yöneticiliği ölçütünü önemle araması gerekiyor. Bizden olan anlayışı artık son bulmalıdır.
Okulların bir disiplin içinde çalışmaları esas olmalıdır. Disiplinsiz bir yönetimin başarısından söz edilemez.
Olayların önemli bir bölümünün okul yöneticilerinin görevlerini ‘bihakkın’ yerine getirmemelerinden ileri geldiği açıkça görülüyor. O nedenledir ki anlatılan olayda okul ve öğretmen, yönetici adı verilmesine gerek görülmemiştir. Belirttiğimiz bu özellik yaygın ve geçerli bir özellik olarak ortada bulunuyor.
Bakanlığın ŞğRA’ toplayarak bu ‘şiddet olayının’ ele alınmasına imkân hazırlaması, iyi bir önlem gibi görünüyor. Şurada konuşulanlar raporlarla yine rafa kaldırılmaz inşallah.
Şiddetin okulları sarmasını, basının olayları büyütmesi, Avrupa okullarında öğretmenlerin daha çok bunaldıklarını söyleyerek olayı önemsizleştirme gayretleri, nereden gelirse gelsin hem hatalıdır; hem de olayları yanlış yöne çekme gayretidir.
Okullarımıza sahip çıkalım.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>