Muhsin Şener Rotating Header Image

Lise Öğrenimi

Türkiye’de uzun zamandan beri orta öğretimin içeriği, salt üniversiteye girebilmeye uygun  bir biçimde  aktarılıyor öğrencilere. Amaç, çocukların iyi bir yere girebilmeleri…

 

Bu amacı  gerçekleştirmek üzere  sınavları yapanların  hazırladıkları soruların biçimleri,  içerdikleri bilgiler ve  bu sorular içinden doğru olanların seçilmesi gibi kimi alışkanlıkların, en pratik hale getirilmesi için  bir  ön hazırlık yapılmasının  yarışı,  giderek öyle bir hale geldi ki artık içeriğin, yetişmekte olan gençlerin bilinçlerinde  oluşturması gereken  değişim ve dönüşümü gerçekleştirmek bir yana  onu  anımsayanlar bile  kalmamaya başladı.

Dershaneler öğrencilere bir hız ve pratik vermenin ötesinde bir şey vermemeye başladılar. Çünkü  sınavlardaki bu hız,  sınavdan işe yarar bir sonuç alabilmek için âdeta ön koşul oluyordu.

 

 

Öğrenciler kendilerini bu yola çok iyi biçimde alıştırdılar.

Hep pratik öne çıkıyordu. Bilgi ve o bilginin  türü, önemi ve ağırlığı hep ve her koşulda  sınavlarda  daha çok puan getirebilme  özelliği ile  değerlendirilmeğe başlandı. Örneğin edebiyata, sosyal bilimlere ilişkin bilgi ve alışkanların,  matematik, fizik, biyoloji gibi alanlardaki bilgi ve alışkanlıklardan  daha çok puan kazandırdığı anlaşılınca,  birkaç edebiyat ya da sosyal bilim sorusu yerine, bir matematik sorusu  işaretlenmesi gibi bir  sonuca ulaşıldı.

Bu yöntem,  dolaylı olarak edebiyat, sosyal bilimler alanını öte yana  itmiş ve lise öğrenimi sırasında  önemsiz bir alan haline getirdi.

Böyle anlamsız bir alanda gencin bilgi ve alışkanlıklara sahip olması  için herhangi bir çaba harcanmasına  gerek duyulmamaya başlandı.

 

Sosyal bilimler alanında daha çok soru  işaretlemek üzere yetişmiş olanlar da  aynı  durumu   fen bilimleri alanında  yaşamaktadırlar.

 

Böylece orta öğretimden beklenen,  ulusal ağırlıklı  ve evrensel bilgileri öğrenebilecek ve anlayabilecek düzeyde  bilgi ve alışkanlıklar edinmiş insanlar yerine, sınavlarda kimi alanlardaki soruları  daha çok işaretleyebilen gençlerden oluşan bir kitle ortaya çıkmaya başlamıştır.  Bunların  doğru işaretledikleri  sorular çevresinde  konuşabilecek, tartışabilecek ne  bilgileri ne de bir alışkanlıkları olabilmektedir. Hatta sınavlardan kısa süre sonra,  doğru soruyu işaretleme  konusundaki yetişmişliklerinden de hiçbir iz kalmamaktadır.

 

Bu genç insanlar, ne ulusal ağırlıkta bir bilgi ve alışkanlık edinebilmişlerdir ne de evrensel bilgiyi alabilecek bir düzeye ulaşmışlardır.

 

Liselerimiz, bu düzeyi onlara kazandırmak zorundadır.

 

Onların bu düzeye ulaşmak, hem hakları hem de görevleridir.

 

Liselerin dört yıla çıkarılmasının altında böyle bir eğitsel/felsefi amaç yatmak zorundadır.

O nedenledir ki  sınıf gereksinimi çok çok  önem kazanıyor.

O nedenledir ki Öğretmen sorununu çözmeden  liseleri  dört yıla çıkarmanın,  işleri daha da karıştıracağı çok açık olarak bilinmelidir.

O nedenledir ki araç-gereç gereksiniminin tam olarak giderilmesi çok çok  öne çıkıyor.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>