Muhsin Şener Rotating Header Image

Satır Başlarından…

Gittikçe yoğunlaşan  siyaset gündemi,  geleneksel kimi konular başta olmak üzere zenginleşerek  genişlik kazanmaya başladı. Gündemdeki konuların hemen tümü  özde  her zaman  üzerinde olduğumuz konular.

 

En can alıcı noktalarından yaklaşarak bu konuları ele almak istiyorum:

 

 

Lâiklik:

Hiç gündemden düşmüyor bu konu. Şöyle ya da böyle her zaman gündemde kalmayı başarıyor.

Dinin,  yaşamımızda bir ‘ç i m e n t o’ olduğu söylenirken lâiklik gündemin hemen ön sırasına yerleşivermişti.

 

Modern ulus, özgür bireylerin siyasal ve ekonomik olarak oluşturdukları bir birliktir. Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları üzerinde kurulan  Türkiye Cumhuriyetinde din, imparatorluktaki ‘ü s t   b i r l i ğ i’ sağlayan öğe olarak kalamamış; ‘egemen üst birliği’ sağlayan öğenin din olması gibi bir  gerçeklik ortadan kalkmıştır.

 

Din,  vicdanlardaki yerine konulmuştur.

 

Ne ki  din, geleneksel olarak  ulusal birliğin sağlayıcısı olma işlevini artık siyasal, ekonomik ve  toplumsal birliğe  terk etmek zorunda kalmıştır.

 

21. yy.da dinin,  ulusal birliği gerçekleştirdiğinden söz etmenin, lâiklikle bağdaştırılabilir hiçbir yanı yoktur.

 

 

Kimlik:

Çok konuşulmaya başlanan  konulardan biri de bu kimlik konusudur.

Alt kimlik, üst kimlik  gibi tanımlamalardan da söz ediliyor.

‘T ü r k’ kimliğinin, üst kimlik mi, alt kimliklerden biri mi? olduğu bile  tartışma konusu yapılmıştır.

Hem de mecliste!…

Evrensel örneklerle  süslenerek hem de…

 

Amca olmak, dayı olmak, baba olmak, eş olmak, öğretmen olmak, erkek olmak, kadın olmak,   Çerkez olmak, Türk olmak, Müslüman olmak,  Musevi olmak, dünya vatandaşı olmak vb. vb. sayılamayacak kadar kimliğimiz var.

 

İnsanlar kendilerini, bağlı oldukları soya göre  tanımlarken ‘e t n i k   k ö k e n’ olarak tanımlamış oluyorlar. Bu tanımlama, kan bağına göre yapılmış bir tanımlamadır. ‘E t n i k   k ö k e n’  denilen şey, bu bağdır. Kanın ‘asaletine’ dayanan ve kendi soyundan olanlarıherkesten üstün görmeyi ve benimsemeyi dayatan  bu etnik kimlik, insanlar arasında  kavgayı ve savaşları en çok tahrik eden ve kan dökülmesine neden olan  bir kimliktir.

 

Üst kimlik de alt kimlik de bu savaşçı ve kavgacı niteliğin 21.yy.da artık  unutulması gerektiğini söylüyor!…

 

Din ve inançların oluşturduğu kimlik ise,  inanca dayalı  etnik kimlik olarak tanımlanıyor.

Hemen, kan ve gözyaşına boğulmuş Din Savaşlarını anımsatan bu kimliğin de sicilinde, çok sayıda ölüm ve insan öldürülmenin yer aldığı unutulmamalı…

 

İnançlara yaslanan bağnazlık, ta orta çağın karanlıkları arasında kalmıştır.

Onu canlandırmanın, insan ve toplum yaşamına getireceği hiçbir yarar yoktur.

 

Gerek etnik ve gerekse inanca dayalı kimliklere yaslanarak   “k i m l i k s i z    a y d ı n l a r!…” gibi tanımlamaları kullananlar ne yazık ki hala var!…

 

Aydının ‘k i m l i k l i’ olması onun, bu alt-üst kimliklerle bezenmiş olmasını gerektiriyor.

 

Yani örneğin, Türkiye’yi eleştiren  Hıristiyan Milletvekillerine alenen “bu o…..lar” diyen kişi ya da kişiler  kimlikli  mi olmuş oluyorlar?

 

Yani, örneğin  Orhan Pamuk’a  destek olmak için gelen Hıristiyan kadın Milletvekillerine  hakaret edenler, Pamuk’u destekleyenleri  aşağıladıkları için mi kimlik kazanmış oluyorlar?

 

Yani, Orhan Pamuk’un arabasının ön camına,  kendini atarak ya da oraya bir şeyler atıp o camı kırmak suretiyle  Pamuk’a zarar vermek ten mi geçiyor  kimlikli aydın olmak?

 

Kimlik alanındaki bu olgulara bakıldığında, hep ve her zaman ve her koşulda kimliğe dayanmak kavga, sertlik, huzursuzluk ve insanları zarara uğratma… ile sonuçlandığı görülüyor…

 

21. yy.da,  toplumlar arasında, kavgaların kökünü kazıyarak barışın egemen olmasına ve toplumsal yaşamda derinlik kazanmasına çalışmalıyız…

 

Öldürücü ve yıkıcı kimlik sorunlarının sarmalında hiçbir zaman yitmemeliyiz.

 

 

Roman yazarı Pamuk ve Rektör Aşkın:

Pamuk ile Aşkın hemen kemen aynı zamanlarda gündemde yer aldılar.

Pamuk, romanları 25 dile çevrilmiş ve çevrilmeye de devam edilen bir  dünya yazarı.

 

Bir İsviçre gazetesine “Türkiye’de bir milyon ermeni öldürüldü.” cümlesi üzerine mahkemeye verilmiş bulunuyor.

Pamuk’un bu  açıklamasının  ulusal kimliğimizi aşağıladığına inanılıyor.

 

AB’nin  Türkiye’yi hazmetmesi  konusunun tam da göbeğinde  böyle bir söylemin  suç olabileceğini  düşünememek/ anlayamamak/ hayal edememek. …de var…

 

Şimdi AB toplulukları neden bizim gibi düşünmüyorlar/ düşünemiyorlar  diyebilir miyiz?

Desek bile,  bu kavrayışımızın salt bize özgü, bizi bağlayan, evrensel olmayan, evrensel anlayış ve düşünceye  ters, onunla çelişen  bir düşünce olduğu açık değil mi?

Peki,  40 yıldan beri Türkiye evrensel düşünen, anlayan, kavrayan ve AB adı verilen  bu çağdaş, evrensel  düşünce ve uygarlık çevresine  girmeyi kendi istemedi mi? Ve 3 Ekim 2004 tarihinde de   bu çevreye girmek için önemli bir aşamayı geçmedi mi?

 

Kaldı ki Türkiye  bu evrensel AB projesinin içine girmek için  gerekli olan tüm koşulları yerine getirme gayreti ve çabası içindedir. Tüm bu çabalar sonunda tıpkı AB  halkları gibi düşünen  ve kavrayan  bir uygarlık çerçevesinin içine girecektir.

Yok arkadaş ben  bu Batı uygarlığı denilen uygarlık çevresine katılamam; uygarlığı onlar gibi anlamak istemiyorum; ben yine eskisi gibi olmayı sürdüreceğim ama AB’ye de gireceğim deniliyorsa böyle bir şeyin olmasının mümkün bulunmadığını  çok iyi bilmeliyiz.

 

Avrupa’dan gelen bayanlı baylı milletvekillerinin  Pamuk olayına yaklaşımlarını doğru değerlendirmeliyiz.

 

Van 100.yıl Üniversitesinin rektörü Sayın Aşkın’ın  tutuklanmasına  karşı oluşan tepkiyi  yargıya  müdahale etmek olarak  tanımlayabilir miyiz? Anayasanın 138. maddesindeki hüküm karşısında  YÖK’ün, Ana muhalefetin tutumu  yasal mıdır?

 

YÖK yasası rektörlerin  tutuklanması ile ilgili  olarak tıpkı  eski memurin mukakematı’ndaki gibi koruyucu  hükümler getirmiştir. Rektörlerle ilgili tutuklamanın  YÖK’ün onayından sonra mümkün olabileceği ifade ediliyor.

Konu bu kapsam içinde  düşünüldüğünde  gösterilem kamuoyu tepkisi  bir anlam kazanıyor. Tabii yargı süreci başladığı için bu sorunun o süreç içinde sonuçlanması da gerekiyor.

Adalete güvenmeliyiz.

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>