Muhsin Şener Rotating Header Image

Topluluğun Kontrol Edilmesi

Süleyman Seyfi ÖĞÜN,  Türk Politik Kültürü adlı yapıtında “….Türk kültüralistlerinin moderniteye  karşı geliştirdikleri  ahlakçı ve perhizci tutumun altında  topluluk üzerindeki kontrolü kaybetmemek  telaşı yatar”(s.49) diyor.

 

Son zamanlarda  özelleştirmenin biraz yoğunluk kazanması üzerine basınımızda  yabancı sermayenin gelişi ile ilgili  kimi tartışmalara tanık olduk. 1970’li yıllarda  aynı başlık yine gündemdeydi. Otuz yıl sonra aynı şeyleri konuşuyoruz. Bu ortam,  yabancı sermayeyi kontrol altında tutma arzusunun toplumsalın bir bölümünde  gündemde tutulmak  istenmesi  olarak tanımlanabilir.

 

Sayın Başbakan’ın özelleştirme konusunda açıklamalar yaparken “Ülkeyi pazarlamak benim görevim” gibi bir cümle kullanmış olması muhalefeti, yabancı sermayeyi istemiyormuş; onu kontrol etme isteği ile yanıp tutuşuyormuş gösteren açıklamalar yapmaya zorlamış görünüyor.

 

Küreselleşen  dünyada hala sabancı sermaye konusunda sınırlandırıcılığı ve kayıtlandırıcılığı  artırarak direnmek  pek akılcı görünmüyor. Sermaye hemen kaçıyor ve kendisini sevenlere gidiyor.  Türkiye’de onunla yapacağımız o kadar çok iş var ki…

Türkiye, ancak  yabancı sermaye ile değişebilir, dönüşebilir…

Onu ürkütmemek,  siyasetçinin görevi olmalıdır.

 

Galiba, yabancı sermaye karşındaki  bu tutumun altında, Öğün hocanın  altını çizdiği gerçek yatıyor.

Özelleştirmenin  sonunda  söz sahibi olunacak alanların sınırları  küçülecektir. Özelleştirilen  alanlar içinde sermayenin sahibi egemen olacaktır. Özelleşen kurum devlet kurumu ise, bu kez  siyasetçiler devletin o bölümündeki egemenliklerini yitirmiş olacaklar; oraları kullanamayacaklardır artık.

ANAP Genel Başkanı Sayın Mumcu,  dikkatleri üzerine çekmekte  hiç sıkıntısı olmayan bir siyaset adamıdır. Genç ve dinamik olması, gelecek vadeden bir siyaset insanı olarak  her zaman  ilginin  odağında kalmasına yardım ediyor.

 

Sayın Başbakanın, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı hukuki üst kimliktir.” gibi bir söz söylemesi üzerine, Ana muhalefet lideri  “Türk Milleti yerine  T.C.vatandaşlığı ikame edilemez” derken, Sayın Mumcu da  “Türk Milleti Batı’nın anladığı anlamda millet değil” gibi bir şeyler söyledi.

 

Mumcu’nun bu sözle ne demek istediği çok açık olmamakla birlikte, “Türk Milleti” kavramının,  Batının anladığı anlamda  “millet” kavramıyla örtüşmediğini belirtmek istediği anlaşılıyordu. Yani, “Türk Milleti” kavramında, “millet”i oluşturan öğeler örneğin Fransa’dakinden, İngiltere’dekinden, Almanya’dakinden, ABD’ndekinden farklıdır demek istiyordu.

 

Bu ayrım neydi ve neye dayanıyordu?

Bu ayrım,  bizde, “millet”i oluşturan öğeler içinde dinin kapladığı yerden geliyor. Toplumun  değişik grupları arasında  birlik ve beraberliği sağlayan öğenin din olduğunu  Başbakan, geçenlerde yayımlanan bir başka  açıklamasında belirtiyordu.

Mumcu, bu durumun altını çiziyordu sanıyorum o açıklamasıyla.

 

Bu yaklaşımın 21.yy gerçekleriyle bağdaşmadığını, ona ters düştüğünü düşünüyorum.

Bu çelişkiyi görmezden gelmenin ya da bile bile ona karşı çıkmanın  ne yakın ne deuzakta hiçbir getirisolamaz, olmamalıdır. Böyle bir getiriyi seçmek,ona bağlanmak anayasaya doğrudan aykırı bir durumdur. Çünkü dine yaslanan  bir yapılanmadan söz etmek anayasanın 2. maddesine aykırıdır.

Böyle bir aykırılık ve böyle bir çelişik durum  gönüllerde olan  bir anlayışı  günışığına çıkarmakta hiçbir sakınca görmemek anlamına gelmektedir.

Kişilerin tabii anlayışları kendilerine özgüdür ve onların bu anlayışlarını  ortaya koymaları ve kullanılmasını istemeleri yanlıştır. Hukukla da aykırıdır bu durum. Hukuk  insanların anlayışlarının ve inanmalarının yanında yer alır. Ne ki bu yer alış onu benimsediği anlamına değil, insan hakkı olduğuna olan desteğinden gelir.Hukuk bu desteğini verirken  aynı zamanda  kişiye özgü bu anlayışın ve inancın başkalarınca da benimsenmesi siteginin ve davranışlarının  şiddetle karşısında yer alır. Çünkü bu durum insan hakkının  ortadan kaldırırlmasına yönelmektedir.

Öte yandan tarih insanlığa  şunu göstermiştir: anlayış ayrımları ile inanç ayrımlarına yaslanan  her türlü ilişki insanlığın sürekli olarak  kıyımına ve kırımına sebep olmuştur. O nedenledir ki laiklik düzeni insanlığın  hizmetindedir.

 

Yaşantımızın  dikkat çeken kimi çıkıntı yerlerinden  olan bu konular üzerinde düşünmek  gereklidir gibime geliyor?

Ne dersiniz?

  

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>