Bataille, Lanetli Pay’da (Mor y.,Ankara,1999) şiiri “bir kayıp durumunun dile getirilme biçimine uygulanan şiir terimi” olarak tanımlııyor.
Bu tanıma gelinirken tüketim konusu yaşamın korunması ve üretici etkinliğin sürdürülmesi ve verimsiz harcamalar olmak üzere iki başlık altında değenlendirilmiştir. Verimsiz harcamalar başlığı altında lüks, yaslar, savaşlar, görkemli yapıların inşası, oyunlar, gösteriler, sanatlar, sapkın cinsel etkinlikler sıralanmaktadır. Harcama açısından sanatlar mimar, müzik ve dans, edebiyat ve tiyatro olarak ayrılıyor. Mimari yapılar içinde heykel ve resim sembolik harcamalar yapılarak oluşturulan sanatlar olarak gösteriliyor. Dans ve müzik ise yatırım yapmadan gerçekleşemiyorlar. Edebiyat ve tiyatro içinde şiir “bir kayıp durumunun dile getirilmesi”biçiminde tanımlandıktan sonra, yapılacak harcamaların en anlamlısı olarak ortaya konuluyor. Şiirin “kayıp aracılığı ile yaratım” olduğu söyleniyor.
Anlam, kurban etme’ye paralel anlamda düşünülmüş.
Şiir, adlandırmaya yaradığı şeyin görülmemiş bir kalıntısına uygulanmış bir sözdür.
Şiirin anlattığı/söylediği/ adlandırdığı şeyin, yepyeni/değişik bir görüntüsü olduğu belirtiliyor. Şiir oluştururken, “önceden yapılmış bir indirgeme yokluğu nedeniyle en kötü karışıklıklar işin içine girebilmektedir” derken Bataille şiirin, önceden belirlenmiş kuralları olmadığını; kimi konuların böyle,kimi konuların da şöyle söylenmesi gerekeceği gibi herhangi bir kuralın olmadığını; o nedenle kimi konu açıklamaları biçiminde şiirlerin ortaya çıkabildiğini; o şiirleri yazanların büyük ozan olarak da adlandırılmış olabileceklerini; onların şiiri bilmediklerinden söz edilemeyeceğini (o nedenle en kötü karışıklıklardan söz edilmiştir) söylemek istiyor.
Ne dediği önemli olan ya da ne dediğine önem ve ağırlık verilen şiirlerin “konu açıklamaları biçimindeki şiirler” olduğunu hemen anımsamalıyız. Bu durumun şiirde zaman zaman kullanıldığını ve hatta ünlülerce kullanıldığını görerek doğru bir yol olduğunu sanmamak gerektiğinin altını kalınca çiziyor Bataille. Çünkü şiir açısından son derecede yanlış ve yıpratıcı bir yol olduğunu biliyor.
Çok sık yaygınlık kazanan bu durumun, bir yandan da “güzel söz söylemek” gibi bir sayrılıkla kucaklaşarak tiyatral gösteriler halinde sunulması, giderek şiir alanının tümünü kapsayabiliyor ve gerçek şiir/şiirler boynu bükük, bir kenarda, bir köşede…kalabiliyor.
Bugün yaşadığımız odur!..
Bataille, “konuları hızla geçen bir ilk yazıda ikinci derecedeki biçimlerle (konuları daha başka biçimde ortaya koyan) şiirin kalıntısal unsuru arasındaki sonsuzca (şiirin kalıntısal unsuru olan ham maddesi ile onu çok değişik biçimlerde ortaya koymak/anlatmak/söylemek arasındaki sonsuzluk/çeşitlilik/değişiklik vb…vb..) değişiken sınırlaradan söz etmek imkansızdır”diyor. Sözü edilen “unsura sahip olan insanlar için ( ki bunlar büyük ozanlardır), şiirsel harcamanın sonuçları açısından sembolik olmaktan çıktığını belirtmek daha kolaydır (yani şiir sembolik olmaktan artık çıkmıştır. Bu durumun doğru olduiğunu söylemek her zaman mümkün değilidir.Ne ki ünlü ozanların sembolik olmakatan uzaklaştıklarını ya da uzaklaşmakta hiçbir sakınca görmedikmlerini söylemek kolaydır.)
Bataille, İç Deney’de (YKY., İst.1995) özne ile nesnenin iletişim için koşul oluşturduğunu ileri sürer(s.73).
Şiir, iletimiş içermiyor mu? Eğer şiir bir iiletişimi düşünmüyorsa nedene yazılmış olabilir ki?
Bataille’ın iletişim için özne ve nesneye yüklediği görevin şiirde sürdüğünün altını çizmeliyiz.
Özne ve nesne, ileşitimi gerçekleştirirlerken şiirin olmazsa olmazlarından diyalektiğin de şiirde boylu boyunca yer almasını sağlamış oluyorlar. Nesne şiiride durgunluktan özne aracılığı ile kurtuluyor.
Bataille,sanatta uyumun değil uyumsuzluğun esas olduğu söyler(s.75). Uyumdan uyuumsuzluğa giderken oluşan süreç sanatın hammaddesinin parçalanması/yıkılması/yeniden kurulması gibi evrelerden geçerek bir yeni oluşumu gerçekleştirmektedir. Uyumdan uyumsuzluğa giden bu sürecin böyle bir devrimsel sonucu vardır.
Bu tanımlama sanki şiir için yapılmıştır.
Her okunuşunda yeni ve değişik anlamlar getiren şiir ta derinlerde “bir kayıp durumu”ndan gelmektedir. Kah duvarların öte yanındaki, kah derinliklerdeki, kah kuyulardaki…anlamdan söz etmek, bir “kayıp durumu”nu somutlaştırmaktan başka bir şey değildir.
Bataille, Erotizm’le (Onur y.,Ank.1993) bu kayıp durumunun öte yanında,kuyularında ya da derinliklerindeki anlamı bulmaya çabasından başka nedir ki?
Görüneni değil onun öte yanındakilerin ne olduğunu görmeye, göstermeye…
Şiirin de her okunuşunda yeni ve değişik anlamlar getirmesindeki giz aynı giz değil mi?
Şiir böyle bir somutluk değilse nedir ki?