İmge özüne kanat,
Özün yaşama anlam,
Yaşam insana ödev,
İnsan acuna konuk,
Acun güne gezegen,
Gün cana imbilgisi,
Can kendine söyleyen:
Nokta koy tümce bitti.
Osman Numan BARANUS öldü.
Son günlerini, Yaşlılar Bakım Evi’nde, yaşamı boyunca şiire yaptığı hizmetle ve çabasıyla pek bağdaşmayacak biçimde geçirdi.
Sanata ve edebiyata ve son yıllarda da özellikle şiire hizmet edenlerin ve hele Baranus gibi hep ve her zaman ‘usulca’ olmaya özen göstermiş olanların sonu bu, bu topraklarda ne yazık ki!…
Emekli olup İstanbul’a gitmeyi aklına koyduğu günlerde son kez görüşmüştük. Kararından söz etti.
Baranus’un Ankara ile oluştuğunu söyledim kendisine.
Bana gitmek zorunda olduğunu anlatan şeylerden söyledi.
Ona, şiiri için ‘yazma borcum’ olduğunu söyledim. Sevineceğini açıkladı.
Sonraki bir gün, kapaklarının sol üst köşelerine numaralar yazarak tüm yapıtlarını getirdi bana.
14 Haziran 1993 tarihini attığı sın adlı ulu yaya adını taşıyan yapıtının ilk sayfasına:
“Bu ve karşı sayfada yazılı 22 kitabımı (toplam 23),sevgili eleştirmen dostum Muhsin Şener’e en iyi dileklerimle sunuyorum.”
(Kitaplarımdaki “ içindekilerde” yazılı tarihler, metinlerin daktilo ile temize çekildikleri tarihlerdir.)
Yazısını, güzel bir el yazısıyla yazdığını daha sonra gördüm.
ÖZÜN DERGİSİ:
Baranus’la tanışmamız, yayımladığı ÖZÜN Dergisi aracılığı ile oldu.
Beni telefonla arayıp evime kadar gelme nezaketini göstermişti. Böylece tanışmıştık.
O gün, Dikmen Vadisine bakan evimin salonunda uzun uzun edebiyattan, sanattan söz etmiştik.
Bir iç insandı Baranus.
Eştikçe ve eşildikçe zenginleşiyordu.
Sıcacık bir gülüşü vardı ve insana değer ve güven veren bir ilişkiyi hemen yapılandırabiliyordu.
Kayseri’den söz ettik. Yanılmıyorsam o sıralar ağabeyi bir partiden milletvekiliydi. Ondan hiç söz etmek istemediği izlenimini edinmiştim.
Benim ÖZÜN’de çıkan yazılarım için çok cömert değerlendirmeler yapıyordu ve
cesaret veren şeyler söylüyordu.
ÖZÜN, Barnus için oldukça önemliydi.
Önce adından gelen bir yeniliği vardı. Buna çok önem veriyordu.
Şiir sözünden rahatsızlık duyuyorum dediğini anımsamıyorum. Ne ki şiir sözcüğünü de hiç kullanmıyordu. Onun yerine özün demeyi yeğlemiştir. Tüm yapıtlarında ve düz yazılarında ÖZÜN sözcüğünü görürsünüz.
Bu kavramın, öz’den gelen bir ünleme, haykırma, çığlık gibi alımlanmasını ve şiir için ÖZÜN kavramının bu kapsam içinde daha gerçekçi ve doğru bir kavram olduğunu söylüyordu.
ÖZÜN kavramı derginin yayımlandığı 1972 ve 1973 yıllarında ozanlar arasında kullanılır olmuştu. Çok yaygın olmamakla birlikte beğenilen bir kavram olarak dil çevrimine girmişti.
Kolay da değildi aslında. Arapça kökenli “şiir” teriminin, edebiyatımızın İslam uygarlığının etkisi altına girmesiyle kullanılmaya başlandığı düşünülürse Baranus’un ne zor bir işe kalkıştığını hemen kavrıyoruz.
Öte yandan bu “şiir” kavramının, Arapçadaki /ş’ir/ sözünden geldiği; bu sözün hissetmek, sezmek ve sezme ile bilmekten geldiği biliniyor.[1]
“Şiir”i karşılamak üzere Fransızcada /poema/, İngilizcede / poem/ sözcüklerinin kullanıldığını; bu sözcüklerin Yunanca /poieo/ kökünden gelen /poiema/ sözcüğünden çıktığını ve bunun da yapıt, yapılmış şey demek olduğunu biliyoruz.[2]
Bu açıklamalar, şiirin duyumsamak, sezmek, sezgi yoluyla elde edilen bilgilerle bir yapıt oluşturmak, yapmak anlamına geldiği ortaya çıkıyor. Oysa ÖZÜN kavramıyla anlatılmak istenen bir ünleme, çığlıktır. Öze dayanan, özden gelen bir çığlıktır o.
ÖZÜN kavramı Türkçedir. Anlamı kolayca anlaşılabilmektedir ve şiire göre hem söylenişi hem de yazılışı daha kolaydır.
Baranus, /şiir/ yerine bu kavramı önermekle hem cesurca bir iş yapmıştır hem de doğru bir iş yapmıştır.
Bu konuyu ÖZÜN’de yazdığı poetik yazılarla sık sık ele almıştı.
ÖZÜN dergisinde özünlerle birlikte özüne ilişkin yazılar da yer almıştır:
Ozanlar-özünler başlığı bunlardan birisidir. Bu başlık altında, dergide ilk kez yer alan ozanların yaşam öyküleri kısaca verilir ve kimi değerlendirmeler de yapılırdı.
Yine her sayıda Geçen ayın en güzel özünü bağlığı altında bir önceki ayda yayımlanan özünlerin içinden en beğenileni tekrar yayımlanırdı. Bu, ozanlara dikkat çekmenin iyi bir yoluydu. Ayrıca şiire de her ay özel bir ilgi gösterilmiş oluyordu.
Dergide mutlaka birkaç poetik yazı bulunurdu. Bu alanda hemen her sayıda Baranus’un bir yazısı olurdu.
Eleştiri yazılarından hiç ödün verilmezdi.
Dergide yazan ve zamanımızda ünü yaygın olan ozanlardan Hüseyin Atabaş’ı, Aydın Yalkut’u sayabilirim. Dergide İlhan Berk, Necatigil, C.Atıf Kansu, E.Cansever, Oğuz Makal, Vecihi Timuroğlu’nun da zaman zaman yer aldığını görüyoruz.
Derginin bende bulunan en son sayısı 23.sayısıdır.
ÖZÜN dergisi ilginç ve verimli bir serüvendi…
YAPITLARI:
Baranus’un 22 adet şiir yapıtı yayımlanmıştır.
Toygan, Okulsuzluk, Sevmek Egemen, Özün yayınlarından yayımlanmıştır.
Ağıtlar Toprağı, Dayanışma Yayınları arasında çıktı.
Tuzhurmatı, Tan yayınlarından yayımlandı.
Alaza Kesen Yürek, Zor Yol, Apansız Panayır, Gebe Gece, Dinago Triosu adlı yapıtlar Aydın Yayınevince yayımlanmışlardır.
Huahualar, Utkulu Kulvar, haykular ve beyitler, Bergamut, Geriye Saymak, Yıkanık Irıplar, Kıyıda Horata, Günaydın Soyundan, Tan Atımı, sın adlı ulu yaya adlı yapıtları ise Yazıt yayınları arasıda yayımlanmıştı.
Baranus’un bir de poetik yazılarını topladığı yapıtı vardır: Anadamar. Bu yapıt hacan yayınları arasında yayımlandı.
ŞİİRLERİ:
Onun şiirlerini birkaç başlık altında toplamak istiyorum:
ANIT ÖZÜN:
Sevmek Egemen adlı yapıtında yer alan bu şiir, 504 dizeden oluşuyor.
Yapıt, genel olarak bakıldığında Baranus’un aykırılığının, yani ozanca duyarlılığının sözsel bir simgesidir. Sayın Onaran’ın deyimi ile “melamet hırkası” giyen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının öyküsünü ele aldığı bu uzun şiirin, aynı konu çevresinde bütünlüğü bozulmadan işlenmiş olması, oldukça başarılı bir çalışma olarak görünmektedir.
MİTOLOJİ VE TARİH:
Mitoloji ve tarihe yaslanan şiirlerdir bunlar.
Ozanların, mitolojiyi dönüştürerek yaşadıkları zaman dilimindeki olayları ve yaşantıları onlarla birlikte ele almaları ve bu çaba sırasında şiirden ödün vermemeleri saygı ile ve övünçle dile getirilecek çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor.
……………….
……………….
Götürdükleriniz bu kıyıdan o kıyıya
Sizler gibi birer insan,
Ama bu kıyıda da o kıyıda da yaya
Kalmağa yargılandıklarından
Yük oldular yelkenli gemilere
……………
………………
Eridiler tekneler Narsis’leyin
Sizleri de onları da
Alıverdi derinlerine deniz.
Yok yük, yok tayfa, yok reis
Narsis, Narsis, Narsis!
Var sis.
(Narsis, gebe gece, s.12)
Şiirin başlığı ‘Narsis’. Hemen Narkisos’u çağrıştırıyor. Terim Türkçede “Narsis” biçiminde söyleniyor.
Salt kendini düşünen anlamında, bu mitolojik kavrama bağlanan evrensel bir sorun çevresinde kurulmuştur şiir: İnsan ticareti… Genellikle bir dolu insanın ölümüyle sonuçlanan bu insan kaçakçılığının, yoksulluk/ yoksunluk üzerinden küreselleşme ile de ilişkisi bulunduğunu unutmamalı…
Şiirin mitoloji ile ilişkisini diri tutmakta ve mitolojik ilişkinin derin bir ilişki olmasından ötürü şiire bir derinlik de eklemesi, ondan vazgeçilememe nedenidir. Her ozanda mitoloji vardır.
Baranus da onlardan biri.
EFSANELER:
Baranus, şiirlerinin önemli bölümünde Anadolu’ya özgü efsaneleri kullanır. Bu onun yerellikle ilişkisini güçlendiriyor. Bunun yanında efsanelerle şiir arasında da yormayan bir köprü kurulabiliyor. Bu araç, evrensellik ilişkilendirmede de çok işe yarıyor.
Baranus, tam bu noktadadır ve bu özelliklerden yararlanmasını biliyor.
İstenmiyorsa dallarla yer
Arası yeni bir sırra kadem
Basma eylemi-ama ne eylem-
………………….
…………………
Kalk gongu vurulmalı usul usul
Sabahleyin erken Ashabıkeyf’e
Çünkü, gün yekinip boylandı mı
Devrimin kuramsal ve kılgın
Yanlarıyla ilgili konularda
Yemliha, Mekselina, Meslina,
Mernuş, Debernuş, Saznuş,
Ve Kefeştateyus şöyle dursun,
Kıtmir itine bile öyle kolay
Söz dinletilemez inan olsun.
(Yediuyurlar, Dinago triosu, s.38)
Anadolu’nun birçok yerinde mezarı bulunduğu varsayılan Yediuyurlar ya da Ashab-ı keyf efsanesi üzerinden oluşturulmuş bir şiirdir bu. Yediuyurlar’ın yok olmaları gerektiği için uykuya yattıklarını, böyle olmasının istendiğini; yoksa Kitmir adlı köpeğe bile söz geçirmenin mümkünsüzlüğünü anlatıyor şiir.
Yediuyurlar’ın eylemlerinin altında yatan düşünce mekanizması, devrim sürecinin dayandığı düşünce mekanizmasından hiç de ayrı değil…
Bu evrensel noktaya geliyor Baranus.
Yediuyurlar, efsane olarak böyle bir evrensellikle kucaklaşmış oluyor.
GÜLMECE:
Ozan olanları değil de sayın Eflatun,
Ozan olmayanlarını kovsaydınız devletinizden,
Yenilgi yüzü görmezlerdi ömürleri boyunca
Hiçbiri ama hiçbiri devletlilerinizden
(Politikos, Utkulu Kulvar, 15)
Baranus bu dizelerde bir felsefi düşünceye, hiç akla gelmeyecek ve mantıklı da olmayan bir yanından yaklaşarak dudaklarımızda alaycı bir gülücüğün belirdiği bir yaklaşım getiriyor.
İnsansız bir devlet mi olur?
Ozansız bir devlet olabilir mi ki?
Olursa eğer, insansız devlet de olur pekala?
Düşündürüyor ve acı bir gülücüğe neden oluyor.
Baranus, böyle gülmece ile karışık yaklaşımlarda da bulunuyor şiirlerinde. Bu yöntem onun düşünceyi/düşünceleri sevimli göstermek ya da düşüncenin yormamasını sağlamak isteğinden ileri geliyor sanıyorum.
İnsanları düşündürmek isterken onları yormak da istemiyor. Bunu kısa şiirlerinde daha bir başarı ile kullanıyor.
HAİKULAR:
Hayınlıkla uzun el güzelliklere engel
Kalfa pek yoksuldu da sattı ustasını diyelim
Mangırları ondan yürütenler mi gırla!
(Güzelliklere Haiku, Haikular ve Beyitler, s.8)
Sudan bir güdü mü sayılıyor?
Çocukla çiçeği hep eşitle sen
Varsın adın deliye çıksın ey bilge
(Bilgeye Haiku, Haikular ve Beyitler, s.9)
Düşünceyi aktarmak için iyi bir araçtır haiku biçimi. Ancak espriyi iyi yakalamak gerekiyor. Aynı zamanda şiiri de elden kaçırmamalı.
Baranus bunları gerçekleştiriyor.
Onun haikularını ilk yazılanlar arasında ele almalıyız.
Yazımızı bitirmeden önce Baranus’un Sevmek Egemen adlı yapıtından aynı adı taşıyan şiirinden birkaç dize almak istiyorum:
Sevmak egemen oldu evrende
Gözümüz gönlümüz aydın olsun.
……………..
…………….
Yer yerinden oynasa, ay yörüngesinden,
Gün kıvancından delirse yeridir, çünkü
Sevmek egemen.
………………
………………
Haydi yineleyelim ta yürekten:
Sevmek egemen.
Bu dizelerde Baranus’un şiir uğraşını yönlendiren şarıl şarıl akan pınarı buluyoruz.
O, yaşamı boyunca sevgi için yaşadı ve hep de onun türküsünü çağırdı.