“wittgensteın, asıl büyülenme, etkilenme ve yanılsamanın yol açtığı kafa karışıklığı ile ilgileniyordu” deniyor.[1] ‘kafa karışıklığı’ kavramı, büyülenme, etkilenme ve yanılsama ile ilişkilendirilmiştir. bu üç durumun açık- seçik ve doğru düşünmeyi engellediği ileri sürülüyor.
büyülenme, “büyü gücüyle etki altına alınmak demektir”.[2] büyü ise şöyle tanımlanıyor: “tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir; karşı durulmaz güçlü etki (mec.)” [3]. usun ve diyalektik işlerliğin egemen olması için böyle bir durumun gerçekleşmemiş olması gerekmektedir.
etkilenme ve yanılsama kavramları büyülenmenin gölgesinde kalmışlardır sanki. Etkilenme ve yanılsamanın geçerli olduğu bir ortamda us değil düşünsellik egemendir. düşünselliğin, “duyguların değişimi ve teslimiyeti” ile oluştuğuna inanıyordu.[4] demek oluyor ki düşünsellik bir duygu değişimi ve duygunun bir şeye/ bir şeylere teslim olması ile gerçekleşebiliyor. kafa karışıklığı da bu duygu değişimi ile duygunun/ duyguların bir şeye/ bir şeylere teslim olmasıyla ortaya çıkıyor. giderek duyguların değişimi ve bir şeye/ bir şeylere teslimiyeti, düşünce üzerinde bir tür zorlayıcı etki yapıyor. açıklıktan uzak bir düşünce ortaya çıkıyor…
açıklıktan uzaklık, oluşma süreciyle ilişkilidir. bu oluşum, kesinliği reddediyor. kesin olmama/ olamama sürecin iç yapısından geliyor.
“insan felsefeyi şiir yazar gibi yazmalı” diyen witt[5], felsefesinin şiirle nerede/nerelerde çakıştığına ve kafa karışıklığı ile ilişkisine/ilişkilerine dikkat çekmektedir. onun felsefesi kafa karışıklığını ortadan kaldırmayı seçmiş bir felsefedir ve o nitemi hem usla hem de diyalektik işleyişle çakışır.
o felsefe şiirle özdeştir.
bu özdeşlik, ikisinin de yazılma biçiminden kaynaklanmaktadır.
bu yaklaşım biçimi ayrıntılarda düşünüldüğünde bizi witt’ın “dille olan mücadelesine”[6] götürüyor. Felsefesini yapılandırması dille olan mücadelesinii görünür yapıyor.
“dili kullanarak anlama ve hissetme yetilerimizin ufukları açılmaktadır. dili kullanarak kafa karışıklığımız yok olur” ; “ …kulağımızı anlamsızlığa ve sesin ve anlamın oyununu duymaya alıştırmanın dilin insanların uygulamalarındaki köklenmişliğini göstererek dili yeniden canlandırmanın yollarını aramak….”[7] tümceleri witt.’ın dil ile olan mücadelesinin açıklanmasından başka bir şey değildir.
bu mücadelede kimi kavramlar dikkat çekiyor:
serbest çağrışım bu kavramlardan biri. Bir şeye bağlı olmayan, nedeni/ nedenleri bilinmeyen, bilinç dışında bulunan; herşeye ve herkese açık bir tür çağrışım mantığı içinde düşünülen…bilimsel ölçülerle, mantıkla, diyalektikle ilişkisi hiç olmayan ‘olduğu gibi’, ‘doğduğu gibi’olan…kolay anlaşılamayan, kolay kavranamayan, şaşırtıcı….
sayılan nitemler şiiri çağrıştırııyor…
dilin böyle bir alan içinde ya da böyle bir alan oluşturacak biçimde yapılanarak şiiri kurması ya da oluşturması sağlanabiliyor.
serbest çağrışımın, bilinç dışında yatan ve yeni çağrışımların oluşmasına neden olan ‘bastırılmışlığı’ getirdiğini söyleyebiliriz. ‘bastırılmışlık’, yeni bir kavramdır. bastırılmış arzu olarak adlandırabileceğimiz bu durum, çağrışımların önünün tıkanmasına karşı yorumla getirilebilecek bir tür çözüm sürecidir.
bir şişeye hapsolunmuş ve orada vızıldayan bir sineğin durumu gibi bir şeydir bu. bilinç dışında gelişen ve oluşan bu durumun bastırılmış bir arzu olduğu söylenebilir. çünkü nedenleri niçinleri bilinmemektedir. ancak ona en yakın olan yer ya da ona en çok yaklaşımı gerçekleştirebilecek olan şey serbestlik mantığıdır.
dil, anlam yoluyla kafa karışıklığını ortadan kaldırırken serbest çağrışım mantığı içinde oluşmuş bir yapılanmayı gerçekleştirerek serbest çağrışımın ürünü olan şiirin kurulmasını gerçekleştirmiş olmaktadır.
şimdi ortaya yeni bir sorun çıkıyor:
bastırılmış arzunun “neliği”dir bu…o“neliği” bize freudiyen, lacaniyen yaklaşımlar anlatabileceklerdir/ aydınlatabileceklerdir.
anlama sağlığımızın çevresinin zaman zaman deliliklerle çevrili olduğunu söyleyen düşünce, bir yandan şiiri, öte yandan da bastırılmış arzunun üstüne kurulan serbest çağrışımı dayatıyor.
***
“felsefe, zekamızın, dilin araçları tarafından büyülenmesine karşı verilen savaştır.[8]
dil, zekayı büyüleyerek onun daha parlak, daha etkin ve daha değişik… görünmesine/algılanmasına yardım eder ya da öyle olmasını gerçekleştirir.
felsefe ise, dilin yapmak istediği bu değişim ve oluşumları engellemeye; zekayı olduğu gibi göstermeye ve “o haliyle” algılanmasına yardım eder/ yardım etmeğe çalışır.
Şiir düşünür konuşurken onun felsefe ile olan bu karşılaşmaları hep anımsanmalı…
[1] John m.heaton, witgensteın ve psikanaliz, çev. gürol sözen, evrest y.,ist.2002
[2] türkçe sözlük, tdk y.,ı.cilt, s.239
[3] agy.,s.238
[4] heaton.s.8
[5] agy.,s.10
[6] agy.,s.15
[7] agy.,s. 20-21
[8] agy.s.37