Gelinim Olur musun?’un Semra kaynanasının oğlu Ata öldü.
Semra hanım “oğlum medya şehidi!” diyormuş.
Hemen ardından bir yaygara daha koptu:
“Böyle şehit mi olur?” diyenler mi istersiniz?
Tabutunu Türk Bayrağına sardılar ya, “ne yaptı ki bayrağa sarıyorlar?” diyenler mi?..
Mezarlıkta bu yüzden kavgalı dövüşlü kocaman bir arbedenin yaşanmasına ne denir ki?
Ata’nın ölümü yine medyanın önemli bir kesiminin birkaç günlük malzemesi oldu çıktı.
Basında bu ölüm üzerine yazılar da yayımlandı.
Önemli köşe yazarları bu konuya yabancı kalmadılar. Hangi açıdan baktıkları çok önemli değil. Yabancı kalmamış olmaları önemli!
Ben, Radikal’de Sayın Coşkun’un en akla uygun tanımlamayı yaptığını düşünüyorum: Tututamayanlardan biri olarak tanımladı Ata’yı.
Gerçekten de Ata ve onun gibi olanların, yaşama tutunacak tek bir dalları olmuştu Gelinim olur musun? gibi medyadaki yarışma programları…
Tutunamadıkları için de Ata’nın seçtiği yolu seçenler…
Eğlence, uyuşturucu kullanımı…
Ve ölüm!…
Tutunacak dal, ünlü olmaktı; programla birlikte o olanak da gidince, tutunacak hiçbir dal kalmamıştır.
Medya, Gelinim Olur musun? gibi programlarla, Ata gibi birçok genci, program süresince, istediği gibi kullanmış, yüksek reytingler almak üzere ne mümkün ise onlara yaptırmış ve sonunda onları, yaşamın içine donanımsız bırakıvermişti…
Bu gençlerden kimi, yaşama tutunarak güçlerinin yettiği oranda ve kendi alanlarında üretimler yaparak/ üretimlere katılarak; kimileri de Ata gibi Semranım’ın dizinin dibinden ayrılamamışlardır.
Semranım hala gerçekliğin ayrımında görünmüyor.
Hala suçu medyaya yüklüyor ve “oğlum medyanın şehididir!” diyor.
Tabii bu söz biraz da acı ile söylenmiş bir söz…
Öyle anlamak gerekiyor.
Medya, ya medya bu olayın neresindedir?
Onun, medyanın insan yaşamının kullanılmasında hiç mi kusuru yoktur?
Medyanın dünyanın her yanında “Gelinim Olur musun?” gibi programları düzenlemekten öte hiç mi sorumluluğu olmayacak?
Böyle programlar hazırlayarak gençlere olanaklar sunmanın ötesinde bir sorumluluğu olmamalı mıdır?
Semranım’a “ oğlum medya şehidi!” dedirten tam da bu sorumluluğun bir yansımsından başka bir şey değil!..
Medyayı salt bir iş alanı olarak görmenin ve onu öyle algılamanın yanlışlığı apaçık!…
Medyanın kusuru ve sorumluluğu ta bu programlara başlarken düşünülmeliydi…
Hiç de öyle yapılmadığı anlaşılıyor…
Ata’nın adını soyadı olan Türk ile birlikte kullanan TV habercileri, sürekli olarak yanlışlık yaptılar.
(Ata Türk) biçiminde değil, (Ata) sözcüğünün ikinci (a)’sı üzerinde inceltme işareti varmış gibi uzun okuyana hiç rastlamadım.
Atatürk Türkiye’sinde medyanın bu yanlışlığı sürekli olarak yapması, en azından, çok ayıp olmuştur!
Ata’nın cenazesindeki o kalabalık neydi Allahaşkına?
“Gelinim olur musun?’u ayakta tutan köyden kente göçmüş, ne köylü ne de kentli bir şaşkın büyük bir kitle vardı arkasında cenazenin.
Anlaşılan onlar da tutunamayanlardı…
Ata ile kaderleri birleşiyordu galiba?…
Onlar, Ata’nın ölümündeki gerçeği Semra hanım’dan daha doğru değerlendirmiş görünüyorlar.